HAYATI BOYUNCA ONURUYLA
YAŞAYAN ADAM
MEHMET AKİF ERSOY
Sana dar gelmeyecek
makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni
tarihe!” desem, sığmazsın
Mehmet Akif Ersoy; milli marşımız olan İstiklal Marşı’nın
yazarı. O milli mücadele yıllarında ülkeyi karış karış gezip milli mücadele
ruhunu oluşturmak için hutbeler okuyan, halka seslenen insan. O bir öğretmen, O
bir asker, O bir milletvekili, O bir baba, O bir hafız… Mehmet Akif Ersoy, arkadaşının emaneti olan çocuklara kendi çocuklarından ayırmayacak kadar
seven, büyüten yüce insan. O üzerine giyecek bir paltosu olmamasına rağmen İstiklal Marşı
için verilmek istenen 500 altını almayacak kadar onurlu bir insan.
Akif evindeki
son kilimi kendisinden daha fazla ihtiyacı olan birisine verecek kadar
yardımsever; verdiği sözü ölüm kalım meselesi yoksa yerine getirecek kadar önem
veren hatta kara kışa, yağmura rağmen arkadaşına söz verdiği için onu yağmurun
altında saatlerce bekleyecek kadar sözünün arkasında duran dürüst insan. O milli
mücadele yıllarında Çanakkale’nin geçilemediği haberini alınca iki rekât namaz
kılıp saatlerce secdede ağlayacak kadar vatan millet sevdalısı. O kadar düşüncelidir ki Akif, daha sonra hak iddia edilmesin diye İstiklal Marşı'nı
Safahat adıyla yazdığı kitabına almamıştır.
Mehmet Akif Ersoy, 1873 yılı Aralık ayında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Annesi Buhara’dan
Anadolu’ya göç etmiş bir ailenin kızı Emine Şerif Hanım; babası Kosova doğumlu
Fatih Camii medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi’dir. İlköğretimine Fatih’te
emir Buhari Mahalle Mektebi’nde başlayan Akif 2 yıl sonra ilkokula başladı. Orta öğretime
Fatih Merkez Rüştiyesi’nde devam ederken bir yandan da Fatih Camii’nde Farsça
dersleri alıyordu. Mehmet Akif eğitimi boyunca Türkçe, Arapça,
Farsça, Fransızca ‘da hep en iyisi oldu. Rüştiye’yi bitirdikten sonra Mülkiye İdadisi
’ne kaydoldu. Bu yıllarda babasının vefat etmesi ve Büyük Fatih yangınında
evlerinin yanması üzerine yoksulluk çeken Akif ve ailesi yanan evlerinin yerine yapılan
küçük bir eve yerleştiler. Bu zamanlarda yoksulluk çektikleri için Mehmet Akif
artık bir an önce meslek sahibi olma psikolojisiyle Mülkiye İdadesi’ni bırakıp sivil
veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi’ne kaydolmuştur ve bu okulu
1893 yılında birincilikle bitirmiştir.

Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünya’da eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya -
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde - gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahud kafesi!

Mehmet Akif Ersoy hayatının son zamanlarını Mısırda geçirmiştir. Hastalığından dolayı İstanbul’a
gelen Akif 27 Aralık 1936 yılında vefat etmiştir. Son sözleri “Allah bu millete bir daha İstiklal
Marşı yazdırmasın” olan
Mehmet Akif Ersoy’un cenazesi 4 tane askerle birlikte bir at arabasında çıplak
tabutla getirilmiştir. Orada tesadüfen bulunan Mehmet Akif’in öğrencileri olmasaydı sessiz
sedasız namazı kılınıp defnedilecekti. Akif’in öğrencileri tesadüfen
öğrendikleri bu haberi hemen çevreye yaymaya başlamışlar ve büyük bir bayrakla
tabutun üstünü örtmüşlerdir. Daha sonra Akif’in cenaze namazını herkese haber
vermeye başlamışlardır ve kısa sürede toplanan binlerce insanla birlikte ,parmaklar üzerinde yürüyerek Edirnekapı’daki mezarlığa götürülmüştür.
Mehmet Akif Ersoy’a olan borcumuzu ne
yapsak ödeyemeyiz ama en azından O’nu anlatıp yaptıklarını anlamaya
çalışabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder